Yargı Kararları


Avukat Alp Öztekin / Bilişim Hukuku

cezaların alt ve üst sınırlar arasında takdirindeki usul-ölçülülük,adli para cezalarının miktarı

cezaların alt ve üst sınırlar arasında takdirindeki usul-ölçülülük,adli para cezalarının miktarına ne şekilde hükmedileceği,orantılılık CGK

 

T.C

YARGITAY

Ceza Genel Kurulu

2013/374 e.

2014/444 k.

Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan sanık H.. Y..'ın 5237 sayılı TCK’nun 89/4, 50 ve 52. maddeleri uyarınca 21.900 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin, Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.09.2007 gün ve 739-699 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 13.12.2011 gün ve 4592-8194 sayı ile; 
"Sanığın katılanların zararını gideremeyeceğini açıkça söyleyip zararı gidermemiş olması karşısında, 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesine eklenen 5. fıkrasının uygulanamayacağı anlaşıldığından tebliğnamenin bu yöndeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın cezanın tecil edilmediğine ve indirim uygulanmadığına ilişkin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;


İki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, failin taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, meydana gelen zararın ağırlığı, maddede öngörülen cezanın alt ve üst sınırı da nazara alınmak suretiyle, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği, somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; yasal olmayan nedenlerle alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini,


Sanık hakkında yapılan şahsi, sosyal ve ekomik durum araştırmasında sanığın aylık gelirinin 400 TL olduğu, evli ve 4 kişiye baktığının tespitine rağmen hapis cezanın 30 TL'den paraya çevrilmesi" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.


Yerel mahkeme ise 02.10.2012 gün ve 905-1688 sayı ile; 
"Sanık hakkında asgari haddin üzerinde ceza tayin edilirken taksirin yoğunluğu gözetilmiştir.
TCK 89/4. maddesi 1-3 yıl arası ceza öngörmektedir. TCK 61. maddesi ise ceza tayin edilirken uyulması gereken ilkeleri belirtmiştir. Bunlardan biri de taksirli suçlar için 'taksirin yoğunluğu'dur. Mahkememiz de alt sınırdan uzaklaşma gerekçesini kararda yazmıştır. Bu gerekçenin somut dayanağı, Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi raporunda açıklanan, sanığın olayda tamamen kusurlu olmasıdır. Mağdurların olayda tali de olsa kusuru yoktur. Bunun üzerine mahkememiz asgari haddin üzerinde, azami haddin altında bir ceza belirlemiştir. Bu durumda doğru uygulama 1 yıl 6 ay mı olacaktır? 2 yıl hapis cezası neden hukuka aykırıdır?
Diğer taraftan TCK 52. maddesi hürriyeti bağlayıcı cezayı adli para cezasına çevirirken sanığın ekonomik durumunu da gözeterek 20-100 TL parayı esas almıştır. Sanığın şoför olması, gelirinin olmasını dikkate alarak 20 TL'nin bir miktar üzerinde 30 TL'den paraya çevrilmesine karar verilmiştir. Sanığın hiç geliri olmaması halinde 20 TL'den çevrilmesi gerekecekti. Bu durumda doğru uygulama 25 TL mi olacaktır? 30 TL'den paraya çevrilmesi neden hukuka aykırıdır?


Yasal gerekçeye dayanmakla beraber matematiksel olmayan, aslı itibariyle sübjektif olan ilk derece mahkemesinin takdirine bu derece müdahale edilmesi doğru değildir. Bu yöntem genel kabul görecekse,Yargıtay’ın takdiri üstün tutulacaksa, somut cezayı saptayarak temyiz aşamasında yargılamayı bitirmesi gerekir. Aksi durum Yargıtay Dairesinin takdirini, mahkemenin kabulüne zorlama sonucunu doğurur ki hukuki olmayacaktır" gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.


Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.04.2013 gün ve 302568 "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.



Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;


1- Sanık hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan hüküm kurulurken temel cezanın 2 yıl olarak belirlenmesinin,
2- Sanık hakkında hükmolunan süreli hapis cezasının günlüğü 30 Liradan adli para cezasına çevrilmesinin,
İsabetli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.


İncelenen dosya kapsamından;

 
20.07.2006 tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağında; "Olay günü sanık H.. Y..’ın gece vakti saat 23.45 sıralarında, açık havada, iki yönlü, asfalt, kuru ve hafif virajlı yolda sevk ve idaresindeki ticari otobüs ile kırmızı ışıkta beklemekte olan N.. A.. ve Ü.. B..’ın sevk ve idaresindeki araçlara yan taraflarından çarparak ortalarından geçip, aynı istikamette kırmızı ışıkta beklemekte olan E.. Z..’in sevk ve idaresindeki araca arkadan çarparak yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasına neden olduğu ve 2918 sayılı Kanunun 84. maddesinde yer alan sürücülere ait asli kusurlardan arkadan çarpma kodunu ihlal ettiği" bilgilerine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu Ankara Şube Müdürlüğünce düzenlenen 21.07.2006 tarihli raporda, sanık H.. Y..’ın alkollü olmadığının belirtildiği,


Adli Tıp Kurumu Ankara Şube Müdürlüğünce düzenlenen 21.07.2006 tarihli raporda, meydana gelen kaza nedeniyle katılanlar E.. Z.., H.. Z.. ve Fatma Zengin’in hayati tehlike geçirmeksizin, basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandıklarının ifade edildiği,
Yerel mahkeme tarafından sosyal ve ekonomik durumunun belirlenmesi amacıyla yaptırılan kolluk araştırması sonucunda, sanığın bir turizm şirketinde aylık 400 Lira maaşla şoför olarak çalıştığı, evde başka çalışan olmadığı, eşi ve iki çocuğuyla birlikte ikamet ettiği evin Devlet Konutu olup aylık 20 Lira bedelle kendisine satıldığı ve taksidinin devam ettiği, üzerine kayıtlı başka menkul veya gayrimenkul mal ile başka bir gelirinin olmadığı tespitlerine yer verildiği,
Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 26.06.2007 tarihli raporda, sanığın 2918 sayılı Kanunun 52/a ve 84/d maddeleri uyarınca meydana gelen olayda tamamen kusurlu olduğunun belirtildiği,


Tüm aşamalarda suçlamayı kabul eden sanığın, sosyal ve ekonomik durumuna ilişkin olarak, şoförlük yaptığını, aylık gelirinin 500 Lira olduğunu ve üzerine kayıtlı bir adet evinin bulunduğunu ifade ettiği,


Yerel mahkemece, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası öngören taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan maddede öngörülen hapis cezasının alt sınırının bir yıl olduğunun kabulü ile temel hapis cezasının, sanığın taksirinin yoğunluğu ve tam kusurlu olduğu gerekçesiyle alt sınırdan uzaklaşılarak iki yıl olarak belirlendiği, hapis cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak günlüğü 30 Liradan adli para cezasına çevrildiği ve bu cezanın da aylık taksitleri 1095 Lira olacak şekilde 20 eşit taksitle ödenmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Sanık hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçundan hüküm kurulurken temel cezanın 2 yıl olarak belirlenmesinin isabetli olup olmadığı;


5237 sayılı TCK'nun "Taksirle yaralama" başlıklı 89. maddesi;


"(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;


a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,


b) Vücudunda kemik kırılmasına,


c) Konuşmasında sürekli zorluğa, 


d) Yüzünde sabit ize,

 
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, 


f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,


Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır. 


(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;


a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,


b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,


c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, 


d) Yüzünün sürekli değişikliğine, 


e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,


Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması hâlinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. 


(5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz." şeklinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasına göre, taksirle bir başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. 
Maddenin iki ve üçüncü fıkralarında suçun nitelikli halleri belirtilmiş olup buna göre, mağdurun ikinci fıkrada gösterilen şekilde yaralanması durumunda birinci fıkra uyarınca belirlenen ceza yarı oranında, üçüncü fıkrada gösterilen şekilde yaralanması durumunda ise birinci fıkra uyarınca belirlenen ceza bir kat artırılacaktır.
Maddenin dördüncü fıkrasına göre, taksirle yaralama sonucunda şikayeti devam eden birden fazla kişinin yaralanması durumunda, mağdurların ilk üç fıkra kapsamında kalan yaralanmaları göz önünde bulundurularak altı ay ile üç yıl arasında temel hapis cezası belirlenecektir.
5237 sayılı TCK’nun "cezanın belirlenmesini" düzenleyen 61. maddesinin 1. fıkrası; "Hakim; somut olayda; a) Suçun işleniş biçimini, b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, c) Suçun işlendiği zaman ve yeri, d) Suçun konusunun önem ve değerini, e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, g) Failin güttüğü amaç ve saiki, göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler" şeklinde hüküm altına alınmıştır. 
Buna göre, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan herhangi bir suç nedeniyle alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde, kural olarak göz önünde bulundurulması gereken kriter, 5237 sayılı TCK’nun 61. maddenin 1. fıkrasındaki düzenlemedir. Ancak taksirle işlenen suçlar açısından kanun koyucu, aynı kanunun "Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir" şeklinde hüküm altına alınmış olan 22. maddenin 4. fıkrası ile bir kriter daha eklemiştir. Bu durumda, taksirle işlenen suçlarda alt ve üst sınır arasında ceza belirlenirken, anılan kanunun 61/1. maddesinin (g) bendinde düzenlenen "failin güttüğü amaç ve saik" ölçütü hariç olmak üzere 61/1 ile 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerin birlikte gözönüne alınması gerekmektedir. 
Öte yandan, 5237 sayılı TCK’nun "Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi" başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, "Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur" şeklindeki düzenleme ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında "orantı" bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin TCK’nun 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, kasten işlenen suçlar yönünden failin güttüğü amaç ve saikle ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;


Üç kişinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte taksirle yaralanmalarından ibaret olan somut olayda, sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nun 89/4. maddesinde öngörülen hapis cezasının alt sınırının altı ay olduğuda gözetilmeden, bir yıl olduğunun kabulü ile işlenen fiilin ağırlığıyla da orantılı olmayacak şekilde, taksirinin yoğunluğu şeklinde soyut gerekçeyle temel hapis cezasının iki yıl olarak belirlenmesi usul ve kanuna aykırıdır.
2- Sanık hakkında hükmolunan süreli hapis cezasının günlüğü 30 Liradan adli para cezasına çevrilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine gelince;
5237 sayılı TCK'nun "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; "(1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;


a) Adlî para cezasına,...çevrilebilir.", 


Aynı kanunun 52. maddesinin ikinci fıkrasında ise; "En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adli para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri gözönünde bulundurularak takdir edilir" şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Buna göre, hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası şartların varlığı halinde adli para cezası seçenek yaptırımına çevrilebilecektir.


Gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenen hapis cezası, bir ay karşılığı otuz gün olmak üzere hesap edildikten sonra, adli para cezasına çevrilecektir. Hapsin adli para cezasına çevrileceği miktar, aynı kanunun 52. maddesine göre belirlenecek, bir gün hapis karşılığı 20 ila 100 Lira arasında olacaktır. Hâkim bu miktarı, kişinin ekonomik durumu ve diğer şahsi hallerini göz önünde tutarak takdir edecektir. 


Hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinde kullanılacak olan miktarın kişinin ekonomik durumu ve diğer şahsi hallerinin göz önünde bulundurulmak suretiyle belirlenmesi gerektiği anılan kanunun 52. maddesinin gerekçesinde; "Suç işleyen kişinin ekonomik durumu dikkate alınmadan hükmolunan para cezası, eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğurmaktadır. Ödeme gücü olan kişi üzerinde etkisi olmayan, ödeme gücü olmayanı ise sonuçta yine infaz kurumuna gönderilmesini sonuçlayan bu sistemden vazgeçilerek; gün para cezası olarak adlandırılan ve günümüzde Almanya, Avusturya, Polonya, İsveç, Finlandiya, Danimarka ve hatta, Fransa gibi bir çok ülkede uygulanan sisteme geçilmiştir.
Gün para cezası sisteminin temel amacı, para cezasının kişinin ödeme gücüne göre belirlenmesi yoluyla, suç işleyen zengin ile fakir arasındaki eşitsizliği gidermektir. Bunun yanında sistem, uygulaması basit, etkili, saydam ve para cezasından güdülen amaçları yerine getirebilecek özelliktedir...." şeklinde belirtilmiştir.


Öte yandan, taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezasının uzun süreli de olsa, diğer şartlarının bulunması halinde adli para cezasına çevrilebileceği aynı kanunun 50. maddesinin dördüncü fıkrasında; "Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı hâlinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir." şeklinde hüküm altına alınmıştır.


Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;


Yerel mahkemece kolluk görevlileri aracılığıyla yaptırılan araştırma sonucu, sanığın bir turizm şirketinde aylık 400 Lira maaşla şoför olarak çalıştığının, eşi ve iki çocuğuyla birlikte ikamet ettiği evin Devlet Konutu olup aylık 20 Lira bedelle kendisine satıldığının ve taksidinin devam ettiğinin, üzerine kayıtlı başka menkul ve gayrimenkul mal bulunmadığının ve başka bir gelirinin de olmadığının tespit edilmesine karşın, ekonomik durumunun yapılan tespitten daha iyi olduğuna ilişkin herhangi bir delile yer verilmeden ve yirmi eşit taksitle ödenmesine karar verilmesi nedeniyle 1095 Lira olan aylık taksitlerin sanığın aylık kazancının çok üzerinde olduğu da gözetilmeden, hükmolunan süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinde, bir gün karşılığı adli para cezası miktarının alt sınırdan uzaklaşarak 30 Lira olarak belirlenmesi de usul ve kanuna aykırıdır.


Sonuç olarak, yerel mahkeme direnme hükmünün, işlenen fiille orantılı olmayacak şekilde sanık hakkında temel hapis cezasının iki yıl olarak belirlenmesi ve hükmolunan süreli hapis cezasının sanığın ekonomik ve şahsi halleri ile uyumlu olmayacak şekilde günlüğü 30 Liradan adli para cezasına çevrilmesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: 
Açıklanan nedenlerle; 


1- Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.10.2012 gün ve 905-1688 sayılı direnme kararının, işlenen fiille orantılı olmayacak şekilde sanık hakkında temel hapis cezasının iki yıl olarak belirlenmesi ve hükmolunan süreli hapis cezasının sanığın ekonomik ve şahsi halleri ile uyumlu olmayacak şekilde günlüğü 30 Liradan adli para cezasına çevrilmesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,


2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, 21.10.2014 tarihinde yapılan müzakerede her iki uyuşmazlık konusu yönüyle de oybirliğiyle karar verildi.

 

(İşbu paylaşım yalnızca açıklayıcı,bilgilendirici nitelikte olup tarafımız hiçbir şekilde doğruluk-kesinlik iddiasında bulunmamaktadır.)

Sayfamızı Paylaşın